Dünyanın Büyük Bölümü 30 Yıl İçinde Su Sıkıntısı Yaşayacak

Yazar: yesiluniversite | Tarih: 25 Kasım 2021

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1993 yılında 22 Mart’ı Dünya Su Günü ilan etmiş ve her yıl bugün “Dünya Su Günü” olarak kutlanmaktadır. Her yıl ayrı bir tema ile kutlanan Dünya Su Günü’nün 2018 teması “Su İçin Doğa”dır. Ülkemizde de çeşitli etkinliklerle kutlanan bu günün önemi ve anlamı yeteri kadar anlaşılamamış ve anlatılamamıştır. Her gün su yetersizliğinden 6000 çocuğun öldüğü, 2 milyarın üzerinde insanın yeter ve kaliteli içme suyu bulamadığı bir dünyada her geçen gün felaketin boyutu büyümekte, tehlike artmakta, ancak insanlık hala bunun farkında değildir. Ülkemizin içinde bulunduğu Ekvator bölgesi ve Orta Doğu coğrafyası su sıkıntısıyla gün geçtikçe daha çok yüzleşmekte, küresel iklim değişimine paralel olarak bu coğrafya da kuraklık riski de artmaktadır.

Dünyamız ve ülkemiz başta olmak üzere konunun muhatabı kişi ve kurumlar olayın boyutunun ya farkında değil, veya duyarlı değiller. Birkaç afaki nutuk ve slogandan ileri gitmeyen göstermelik toplantı ve törenlerden başka yapılan önemli çalışmalar bulunmamakta veya yetersiz kalmaktadır. Kamuoyunun bilgilendirmesi ve toplumsal duyarlılık oluşturulması ihmal edilmektedir. Her birim kendi problemlerini çözecek palyatif çözümlerle günü kurtarma çabasındadır.

“Kuraklık riski hızla kapımızı çalmakta” Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir konuya dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulunarak şunları söyledi: “Önümüzdeki 30 yıl içerisinde dünyanın yüzde 40’ından fazlasında su sıkıntısı yaşanacağı öngörülmektedir. Son yıllarda ülkemizde de önemli sıkıntılar yaşanmakta, hızla kaynaklarımızın azlığı ve su tüketimindeki artış ve israflarla su fakirliğine doğru gitmekteyiz. Son birkaç yıldır ülkemize düşen yağış miktarı azalmış, yağışın mevsimsel dağılımı da ciddi değişiklik göstermektedir. Özellikle bu değişim 2018 yılında daha ekstrem noktada devam etmektedir. Kuraklık riski hızla kapımızı çalmakta, mevcut doğal kaynaklarımız ve hidrolojik döngüsü zarar görmektedir. Bu günden başlayarak daha geç kalmadan alınması gereken kısa ve orta vade tedbirler bulunmaktadır. Bu tedbirlerden bazılarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.

 Öncelikle bir kriz merkezi oluşturularak konunun muhatap ve uzmanları aracılığı ile çözümler üretilmelidir.  İlkokullardan başlayarak toplumun her kesiminde bir damla suyun bir hayat olduğu bilgi ve bilinçlendirmesi yapılmalıdır.  Özellikle toplam kullanılan suyumuzun %74 ını oluşturan tarımsal sulamada büyük israf bulunmakta, bu alanda yetişen mühendisleri ivedilikle devreye sokarak, tarımda su tasarrufu hem kamuda hem de özel sektörde sağlanmalı, eğitim çalışmalarına hız verilmelidir.  Evlerimizde su tasarrufu özendirilmeli ve 4 kişilik bir ailenin bir yılda 140 ton suyu tasarrufu edebileceği anlatılmalıdır.  Yerel yönetimlerde yağmur sularının değerlendirmesini teşvik edici çalışmalar yapılmalı, ayrıca yeni binalarda su tasarrufu sağlayan sistemler teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.  Kırsal kesimde doğal su kaynaklarımız ciddi zarar görmektedir. Özellikle bu sene kar yağışının az düşmesi pınarlar ve yer altı su kaynaklarımızı ciddi tehdit etmektedir. Bu zararı önleyecek tedbirler ve yaptırımlar artırılmalıdır.  Mevcut yer altı su kaynaklarımızın kullanımı sıkı denetime tabi tutulmalıdır.  Küresel iklim değişimini tetikleyecek her türlü uygulama sınırlandırılmalı, çevre kirliliği ve su kaynaklarının kirlenmesinin önüne acilen geçilmelidir.  Su devlet politikası haline getirilmelidir.

Susuzluk kaderimiz ve geleceğimiz olmamalıdır. Sürdürülebilir bir yaşam ve doğal kaynaklar gelecek nesillerinde hakkıdır. Geleceği bu günden kurtarabiliriz.” dedi.